Kişubatçarşamba

Hastayken yemek getiren insanı seviyorum ve yemeği dökmeden getiren insanları daha çok ve bulaşık olmasın diye yemeği plastik kaplarda getiren insanları daha da çok seviyorum.Ve yine de bu insanların hiçbirini yeteri derece sevmiyorum zira sanırım herhangi bi insanı sevme konusunda becerim yok denecek kadar az.Bu sevebilite sorunum da ara sıra bazı bazı genellikle ve bazı dönemler sık sık çeşitli sorunlara yol açtığından ve 11 yaşından beri bu durumun farkında olduğumdan tek düşüncem hizmetçim tanya ve metresim gözde ile mutlu mesut yaşayıp gitmekti ama 11 yaşından sonraki yıllarda bana tanya+gözde ya da sadece tanya ve ya sadece gözde seçeneklerinden birini seçmem için gerekli birikimi ediniceğim ücrete haiz olan bir iş seçemediğim için yine biçare kalmaktan yorulmuş durumdayım hattı zatında 1925'te haliçin buz tuttuğu günden bu yana bi insan evladının uğradığı en şiddetli griple sol gözüm tamamen kapanmış ve şol cennetin ırmakları gibi çağlarken kansere çevirecekmiş gibi duran bir gribal efenksiyonun üstüne daha neleri kaldırdığımı duysan şaşar kalırsın ey okuyucu.Yine de şaşıp kalmanı istemem zaten bu yazıyı da niye yazdığımı bilmemekle beraber bitürlü bitiremediğim oblomovu tekmeleyip durmadan dublaj hatası yapılan dark city'e elveda deyip bu filmi sağlıklı bi zamanda izlemeliyim diyerek yarım bıraktığım dalgıç ve kelebekten sonra tv'de de bişey bulamamanın verdiği "daraltı" sonucunda yazıyor olabilirim ve madem o kadar hastasın yatıp dinlensene annem diyen okuyucularımı da yalnız yatmaktan hoşlanmadığımı söyleyerek uyarmak isterim.Ayrıca şunu belirtmeliyim ki durduk yere yazılan yazılarda bi bitirilme sorunu oluyor nereye bağlasan olmuyor yazıdaki bağlama sorunu acaba bilinçaltımdaki bağlanma sorunumdan mı kaynaklı diyerek kendi kendini yiyor insan sonra işte beynine sırayla platon,sartre,freud,adler,camus giriyor üstten bilinç altı alttan kader yandan özgür irade derken hoppala paşam malkara keşan bi bakıyorsun yeniden mesai saati gelmiş neyse böyle işte.