Odun olmanın dayanılmaz hafifliği
Benim ketumluğum çocukken başladı.Mahallede akranım olmadığı için şizofrenel bir çocukluk geçirdim.Konuştuğum tek mahlukat bahçedeki kayısı ağacı ve kurbandan 10 gün önce alınan kesilene kadar beslediğim koyunlar olurdu.(Ama Clarice Starling karakterinde bir insan olamadım.)Böyle bir çocukluk haliyle odunsu bir karakteri beraberinde getirdi.Bir de samimiyetten beklentim çok olduğu için öyle samimi olma merakım gelişmedi.Bu halim en çok annemi üzdü.Annem benden başka kimseye kızmayan,benden başka kimseye küsmeyen böyle sevgi dolu bir insan olduğundan,çok çabaladı özellikle yaz tatillerinde.Hatırladığım diyologlar.
......................................................................................................
Annem:Niye oynamıyosun kuzeninle ya şurda bir ay memlekete geldik.
Ben:Anne kömürlükte prenscilik oynayalım diyo
Annem:Eeee
Ben:Anne saçma oraya kömür konuyo,hem ben prens değilim ki!
Annem:Biliyorum oğlum.Sen odunsun,otur tek başına burda
Ben:Üüüüüüüüüühühühüh
.........................................................................
Annem:Oturuyosun
Ben:Evet
Annem:İki saattir oturuyorsun
Ben:Heee,napıyım
Annem:Veli ağbinin yanına git
Ben:Niye ya otursam n'olur çizgifilm izliyorum.
Annem:Mustafa amcanın yanına git,o zaman.
Ben:Olmaz
Annem:Niye
Ben:Kızmıycan ama
Annem:Söle bakıyım kızmam
Ben:O adam aptal ya.
Annem:Gel lan buraya.
..................................................................................................
İlerleyen yıllarla birlikte ben annemin isteği bir insan olmaya çok yaklaştım.Durmadan konuşan,gülen,vıcık vıcık,üstüne vazife olmayan işlere karışan,her şeyi eleştiren,sıcakkanlı,şeytantüylü....,annemin bu kadarını istediğini sanmıyorum ama ses de çıkarmadı.Ben özümde odunluğumu saklıyordum ama ortaya çıkartma imkanım yoktu.Şimdi o fırsat elime geçti.Annem insan sevgisinin bedelini öderken ( bir musibet bin nasihattan iyidir diyerek üzülmüyorum).Ben de odun halime geri dönebilirim.Bu saatten sonra da şikayet ederse elimde kozum var artık.Oh be artık kimseyle tanışmak,kaynaşmak,ilgilenmediğim işlere umrumdaymış gibi yapmak zorunda değilim.Bu yazıyı yazma amacım sevincimi sizlerle paylaşmaktır.Bunun için mi okuduk onca yazıyı derseniz.Evet,sevinçler paylaşıldıkça çoğalır.Yoksa öyle değil mi?
12 kişi karşıladı;:
benzerini babamda bana yapardı. Köşedeki kasapla tanışmadığım için hortumla, karşıdaki manava selam vermediğim için iskemle ile üst katımızdaki ev sahibi ile bayramlaşmadığım için ise florasan ile dövmüştü beni. Çok kötü çocukluk geçirdim ama allahtan çaktırmıyorum hani... :)
Sevincini sevinçle paylaştım ben de zaten :D
Çok güzel yazmışsın ya.Bayıldım :)
Gülerken öldüm,diyebilirim hatta.
Kendini pek methetmişsin her zaman olduğu gibi.Tarzın bu senin artık ne yapalım.Tam tersisin,ben biliyorum.
Ben çocukken bahçemizde bizim de kayısı ağacımız vardı.Her sabah altına en olgunlarından 1 kg kadar düşerdi.Uyanınca ilk işim onlardan yemek olurdu,bayılırım kayısıya.
''Ama sen ağaçla ne konuşuyordun ki? Niye kayısı yapmıyorsun be odun?'' mu diyordun :DD
Benim annem de üstüme 3 yaramaz erkek çocuk doğurduğu için hiç çocukluğumu bilemedim valla ya :(
Kendi gezer onları bana baktırırdı sağolsun ;(
kripto:Babana hürmetler:)
Zeugma:ağaçla ne konuşuyordum
ben:Naber delüğanlu
ağaç:.......
Ben:Bu günde çok rüzgar var battaniye getiriyim mi?
ağaç:.......
Ben:biri yapraklarını yolmuş niye beni çağırmadın
ağaç:.......
bu şekildeydi muhabbetimiz:)
Naber delüağanlu dediğinde cavap vermeyecek bir ağaçı ağaçlıktan men ediyorum:)
O delüğanlı ağaç sahi niye susmuş ki?
Sen onun içsel sesini duyabiliyordun demek ki?
Koyuna da kesileceğini mi anlatırdın acep? ''Hamfendi'' diye diye..Ya da ''bağyan goyun'' :DD
Ya da koçsa ''Koçum benim '' mi derdin gari? Hangisi beaa?
Saklıdefter men etme ağaçlıktan ben çok severdim onu.
Zeugma ben bu oyunlara gelmem yazarım sonra blogunda koyunla konuşmalarını yazan adam diye dillere düşerim.kalsın:)
Aşkolsun ama :)
Ağaçla konuşmalarını yazmışsın diye sordum.Yazsan ne olur ki?
Koyunla ben de konuşurdum.Bişi yok bunda.Ot verirken ''Al kızım ye kızım''derdim.
''Bu oyunlar'' demek heee? Küstüm sene men.Barişmiyrem bi taa :DD
Küsme arkadaşım şaka yaw.Bir de niye her mesajı çifter çifter yolluyosun sen bi kerede anlıyorum ben korkma:))) koyun konuşmalarımı da hatırlamirem ama sanırım seni sevmem seni yemiyceğim anlamına gelmiyor falan demişimdir:) barıştık mı?
Şakaydı tabii ya..
Sahi bi türlü gönderemediğim bu yorum neden iki adet sırıtıyor orda ya..Tam da 3.sünü gönderecektim gitmedi sanıp.Yuhh yanii :))
Küsmedik ki barışsak ..Maksat muhabbet olsun dimi ama?
Can sıkıntısı işte beee:(
siz gene canlılarla konuşuyormuşsunuz.. halamın süs olarak kullandığı kahverengi minik tüylü bir köpek vardı. bakmayın köpek dediğime aslında içinde bir demir çubuk olan tüylü bir zımbırtıydı.. eğe büke köpek yapmışlardı.. ben de onu severdim elide gezdirirdim gizli gizli ağlardım ona, kızdığım alındığı şeyleri anlatırdım ona tabii blog imkanı yok o zamanlar. öyle işte.
benim durumum hepinizden vahim..
he köpeğe noldu derseniz.. benden nefret eden komşu kızı aldı bir gün köpeği şerit haline getirdi. bütün ev ahalisi onu tekrar köpek yapmaya çalıştı ama takdir i ilahi.. o salak kız sonra da şeridi aldı ve evine götürdü..
bak şimdi hatırladım o kız beni oklavayla da kovalamıştı..
şimdi psikoloji okuyormuş.. bilmem anlatabildim mi?
:)
Hem de çok güzel anlattın..
Sağol cesetizleri :))
Anaaaam !!! Gecenin bi yarısı ismin beni çok korkuttu yaw..Değiştirmen mimkin değil mi acaba? :D
Demek cansız köpekle dertleşiyordun.Olur tabii.Olmuş zaten..
Bizimkiler canlıydı da cevap verebildiler mi sanki :DD
Yorum Gönder