20150313

pudra

Alışamamaya alıştım.Yarımlığa,sakatlığa,eksikliğe.İnandıramamaya.-Mış gibi yapmaya alışamadım. Öğrenemedim,  öğrenmek istemedim.Çirkine çirkin dedim, ama yüreğin güzel diye eklemeyi ayıp saydım.
Pek teselli bulamadım.Bulabilsem daha acınası olurdu zaten.Kırıp atmak daha doğru geldi çoğu zaman. Duru bir şey arıyordum.İçimin bulanıklığı ondandır. Takıntı yaptım.Hazır hayatın her alanında berbatlık konusunda muvaffaktım; bir istisna parantezine alabilseydim eğer tüm hayatı kurtarmış sayacaktım.
Çok halim-selim adamdım.Aman da ne efendi çocuktum.Pek bir sessizdim. Beni rahat bırakmaları için daha nicelerini olurdum.Nasıl bi yakıştıysa efendilik bana.Bırak elleri, elim kolum saydıklarım da, oturup dert yandıklarım da hamur misali yoğurmaya başladı.Sanki beni hiç bilmemişler, oturup hiç rakı içmemişiz,sanki benim kafam çok yerindeymiş,sanki her derdim bitmiş de oturmuş leylek avlıyorum gibi.Canları sağolsun.
Hayatımın en kara sevdası Ankaraydı sanırım.Koynunda kalamadığımdandır belki.Hayatıma kıble yaptığımın cezasıdır ya da.Her neyse.Bir gecede bütün sokakları yıkıldı.Umarım bir daha gitmek zorunda kalmam.Ben bu cümleyi kurabildiysem bu hayattan daha ne beklenir bilmiyorum. Aslında artık pek de bişey bilmek istemiyorum.
Her defasında pişman oluyorsam,unutkanlığımdandır.Her defasında diyordum "alnıma kazıtmalıyım belki unutma diye"
gerek kalmadı azizim, yanıyorum en çok da yanık izinin geçmeyeceğini, artık istesem de unutamayacağımı bildiğim için yanıyorum.
13 mart.

1 kişi karşıladı;:

Adsız 14 Mart, 2015 12:07  

Senin ateş suyla sönmez,
Bizim de o alevden bir parça alıp yanmamız lazım, o zaman sen rahatlarsın...

Fakat ateş bu neticede, kim tutmak ister ki?

Sistemin istediği kullar olabilsek,
kendi düşlerimizi bırakabilsek,
Onların istediği zaman koşup
Onların istediği zaman uyusak
hiç sürtünmesek onlarla
ısınan bir şey kalmayacağından ateş de çıkmaz.
Fakat ölüden ne farkımız kalır, kendi istediklerimizi yapamazsak.

Seninkisi diriliş ateşi,
Kulluktan ademliğe geçiş...
Bak kelimelerinin, cümlelerinin güzelliğine; ham ervah işi değil bu. Eğer ateş sana daha güzel satırlar çıkarttıracaksa...
Ateşsiz değişim yok.
Galiba ateşi de sevmek gerekecek diğer bir evrede.
Yaratıcı yakacak zaten, ya bu dünyada yakacak sonrasına rahat bırakacak ya da burda rahat bırakıp ahrette yakacak.
And olsun herkes cehennemi görecek.
Yanmamanın tek yolu ateşi sevip ondan haz almak.
İnsana sevdigi şey dokunur mu?
Yapacak bir şey yok ateşi ya seve seve ya da... seveceğiz.
Aslında ateş sevgisizliğin tezahürü gibi bir şey, sevmemeyi bilememenin sonucu. (başkasını bilmem, benim için böyle).
İş sevmeyi bilmekte. Yüreğinde sevgi olmayan yaratıcıyı da sevemez. O zaman imanın da anlamı kalmadı.

Mesela bir çeliği bükebilmenin, onu istediğimiz şekle sokabilmenin tek yolu: onu ateşe atıp yumuşamasını beklemek. O zaman kolayca şekil değiştirir. Bu nedenle değişim için ateş kaçınılmaz. Çelik gibi katı olmaktan ziyade su gibi akışkan, esnek olursak sıkıntı çıkmaz. Neticede insanlar da taş gibi, katı... Sıvı fazda durabilmesinin tek yolu gönlünde ateşle gezmek. Ateşi dert etmemenin tek yolu ateşi sevmek.

Yaratıcı çoğu kuluna ateşe hükmetmeyi öğretti, bize de öğretir inşallah.

Yine saçmaladım godsy kendimce.
Senin için yazayım dedim, kendim için yazdım.
Bir şeyler demeye çalıştım beceremedim, kendime faydam yok, başkasına nasıl olsun.
Kafam bulanık, gönlüm bulanık, beyin fesadı geçirdim. Kusura bakma buraya da biraz kustum. Hayat çarptı beni, bir türlü içmesini beceremedim.
Hoş gör artık ne deyelim...

Kolay gele, gönlün hoş olsun...

Powered By Blogger

  © Blogger templates 'Neuronic' by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP