Düzlem
Bu benim en sevdiğim film,bir film "çekmek" isteseydim bunu seçerdim.Ondan sonra izlediğim her filmde bi eksik yan oldu.En sevdiğim kitap başka bi yazının konusu olsun ama sonuçta ondan sonra okuduğum her kitap biraz eksik.Sonra bir gün geldi.(Herkes gibi benim de) Hayatımın istediğim gibi geçmeyeceğini anladığım bir gün geldi.Ben de sadece bir günün hayalini kurmaya başladım.Bir gün gerçekten güzel geçecekti ve ben kalan günlerimin o günün yanına yaklaşamayacağını bilecektim.Ertesi gün ölmeye hazır olurdum.Serhat bilmemne, güzel bir gün geçirdi,bilmemkimi çok sevdi,rakıdan başka bişey içmezdi, tanrıyla hiç geçinemedi vs. vs. Sade ama tadında bir özgeçmiş.
O zamanlar bana böyle bir gün'ü düşündüren yaşama arzusuydu sanırım.Yıllar geçtikçe umut oldu, umutsuzluk oldu,kuru bir inat haline geldi.Vesselam o gün gelmedi.
Babama beni bu okuldan al dediğim zamanı hatırlıyorum. Almadı.Sonra bir gün geldi alıcam seni bu okuldan diye söylenmeye başladı. Erkeksen alsana dedim ben de. Okumamaya devam ettim.Sonra bir gün karşımda bir tren belirdi ya da ben bi trenin karşısında... Atlayıp gitmem gerektiğini söyledi insanlar.Oysa ben bir önceki gün gidememiştim.Gitmedim ben de sabaha kadar oturup giden her treni seyrettim. Zihnimin zamanına geç kalan herşey anlamını yitiriyordu.Hangi şartta olursam olayım bu inat dolu kibrimden vazgeçmedim.Hayat kanlı canlı bir insandı sanki; benim istediğim zaman, benim istediğim şekilde olmazsa onun istediği şekilde de olmamalıydı.Kimin ne istediği anlamını yitirdi sonra karşıma çıkan her şey -ilginç bi şekilde yapsam da yapmasam da benim istemediğimdi.
Sonra bugün ben merdivenlerde oturuyordum.Taşrada akşamüzeriydi, büyükadada saatin kaç olduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu.Biraz ilerde esnaflığı küçük,adamlığı daha da küçük biri dükkanının camını siliyordu.Bir ay boyunca sabah 04.00 akşam 20.00 arası ağzına bişey almazsa cennete gideceğine inanan biri durmadan söyleniyordu.Haksız da sayılmazdı tanıdığım kadarıyla tanrı bu tür şeyleri yapanları cennete alabilecek türden bir varlıktı.Bu tür şeyleri yapanların,bu tür şeyleri yaparken kimlerin hayatını cehenneme çevirdiğiyle ilgilenmezdi.Yakınlarımda bir çocuk ağlıyordu,gerçekten çok ağlıyordu. Orospunun çocuğu anasından taze çıkmış gibi ağlıyordu.Benim kalkıp gitmem lazımdı.Arkama bile bakmadan,kovulduğumda ödeyeceğim tazminatı umursamadan gitmem lazımdı, ödemem gereken kredileri düşünmeden gitmem lazımdı.Oysa ben kaldım öylece.Tek düşünebildiğim şey o sıfatın hakkını veren bir günün asla gelmeyeceğiydi.Bugün benim öyle bir güne hakkım olmadığını anlamama yaradı.Belki bi zaman dilimi daha kalmıştır, hayatı da beni de aynı memnuniyet paydasında buluşturacak.
8 kişi karşıladı;:
O gün gelmeyecek demene karşı: Geleceğin suyu mu çıktı! demek istiyorum, hem neden haketmiyor olasın. Bazen rüzgardan da faydalanmak lazım, gururundan çok vazgeçmeden dikbaşlılığını yontabilir insan.
İlk paragrafa takıldım kaldım gerisini de okudum okudum ama henüz aklım o kısımlara varamadı. Maça Kızı'nda Stephen King diyor ki sonrası hep o ilk öpücüğe göre belirlenir, hep onunla kıyaslanır. Hep bişeyler eksik ya da garip bulunur fln fln bunun gibi bişeyler... Hayat tamamen böyle sanırım
brownian:rüzgar?
g.o.d:benim ilk öpücüğüm... neyse :)
Yelkenli ve rüzgar arasındaki ilişkideki rüzgar'dan bahsediyotum.
Yani hedefine ulaşmak için dış faktörleri doğru kullanmak, ya da kullanabilmek meziyeti(?)
GoD'a ithafen: O ilklerin hayatın geri kalanına baskın olduğu zamanlar sanki bir kaç elli yıl önceydi. Şimdi artık öteki dünya yokmuşçasına tüketim içindeyiz, o yüzden ancak ağzımızdaki son tatla karşılaştırıyoruz yeni olan şeyi ki o da bir karşılaştırma ihtiyacı mecbur gelirse.
browni:bazen beni gerçekten gülümsetiyorsun.
Godsy, ne manada gülümsüyorsun, yoksa yazdıklarım fazla naif mi geliyor? yoksa "yorum yapma daha iyi" mi demek istiyorsun...Lütfen bana karşı daha açıklamalı yorum yaz, melek defarmasyonu işte başka türlüsünü anlayamıyorum :)
x=brownian,
y=godsy
z=God ve digerleri
y z'ye gulmuyor
z y' ye gulmuyor
y x'e guluyor
z x'e guluyor... falan filan derken gulmek eyleminin de fonksiyona indirgersek bu blogda fazla olup olmadigimi anliycam.
'... ' böyle kısımları her zaman sevmiyorum hele ki ardından bi gülümseme geliyorsa hepten kışkırtıcı bir tavır oluyor.Hayır yani şimdi durup durup Godsy'nin ilk öpücüğü... şeklinde bi düşüncenin kafamda dolaşması garip olacak =)
brownian: Söylediklerine katılmakla birlikte hayatıma tüm o tüketimin yanına yaşanmışlıklar da sığdırıyorum sanırım. Ya da henüz büyüyemedim direniyorum =)
brownian:
y x'in yorum yapmasından gayet memnun
y z'yi anlamıyor
z y'yi sevmiyor
sevmiyorsa sevmiyor y de sanki z ye bayılıyor (kağıt boş kalmasın diye cevap uyduran öğrenci modu)
g.o.d:godsynin ilk öpücüğü kendi yaşının 3 katı yaşındaki bir kızın godsyden faydalanmasıyla gerçekleşmişti.
Yorum Gönder