Bu Blogda Ara

20100714

Cornelius İnsanı

Bu hafta cornelius söyleşiyle karşınızdayız....Biraz önce okuduğunuz cümle 3 hafta önce yazıldı aslında.Adam kendisindeki star elektriğini gördükten sonra direkt star kaprisinde uzmanlık yapmış.Soruları yolladıktan sonra "yok bunun yanında viski yok mu?Meyvem nerde? Vay efendim ışık şu an sağdan geliyor,yarın cevaplayayım soruları diyerek epey bi zorladı.ama başardık nihayetinde.Buyrun burdan yakın;

*Godsy:En son Pelin Batu'ya adadığın blogla manşetlere çıktın?Ona gizliden gizliye aşık mısın?
Cornelyus: Pelin Batu'ya olan bakışımı tam olarak kelimelere dökmem mümkün olmasa da sosyoloji bu duruma platonik paradokslaşma diyor.
Aşk değil, nefret değil, trajedi hiç değil. Onunla ilgili en iyi dileğim tarihin arka odasında kilitli kalması.(Buradan da anlaşılabilir
ki parapsikolojide maskülen kaotisisizm adı verilen sendromu yaşıyorum)
*Godsy:Özel bi soru sormak istiyorum.Reklamcı kızlarla yatmama karşı çıktın, tarz sahibi olmama karşı çıktın,mason olmama karşı çıktın?Sen bi radikal misin?
Bana mı düşmansın?Derdin ne koçum senin?
Cornelyus: Öncelikle şu ortak paydada buluşalım. Tarz sahibi olmana karşı değilim ama belli bir yaştan sonra bu işler çok zor.
Sen ve benim gibi kısmi fosilleşme yaşayan bizlerse lale devri çocuklarıyız. Senin kırılmanı istemediğim için bunu direk söyleyemiyorum
ama artık tarz aslanın yelesinde. Üniversite mezunları ve işsizlik arasındaki ilişkiyi düşün. Aynen öyle şu anda tarz sahibi
olmak. Artık herkes marjinal, herkes fırlama oldu. Eskiden böyle değildi. Tüm marjinaller birbirini tanırdı. Sonra eskiden saygı
vardı. En uçarı kıyafetlerimizi giyer, saçımıza en antin kuntin şekli verir öyle çıkardık Beyoğlu'na.
Artık tabi bu eski değerler kayboluyor. Neyse diyeceğim o ki reklamcı kızlar inadından vazgeç. Mason olmak için Kpss'den yüksek puan lazım, yanlış anlama ama o da zor.
Sen bu yoldan devam et. Zaten şunun şurasında 35-40 sene ömrün kaldı. Bazı durumlarda kaderci olmak gerek.

*Godsy:Hacı bi kübalı gibi domino oynayabilir misin?Ya da clevelandlı bi teyze gibi bingo yapabilir misin?Amcalara göstereceğin bi yeteneğin oldu mu hiç?
Cornelyus: Bir çok kadın için bingo bulaşık deterjanıdır, bir eğlence biçimi değil. Fakat keşke sadece bulaşıkla kalsa
çamaşır, ütü, yemek derken ömürler geçiyor. İşte bu da bir nevi domino etkisi. Bunu bir şema halinde bazı amcalara gösterdiğimde ise
eşlerine yıllardır hiç yardımcı olmadıklarını ve onları büyük bir yük altında bıraktıklarını anlayıp kalp krizi geçirdiler. O günden
sonra yegane meziyetim olan toplumu aydınlatmaktan vazgeçtim.

*Godsy:Peki sinirliyken naparsın mesela ya da üzgünsen... içerim deme sakın?
Cornelyus: Çocukken çay bardağı yerdim sinirlendiğimde. Tabi şimdi yaş geçince insan o günleri hatırlayınca bir tatlı tebessüm beliriyor
dudaklarında. Şimdilerdeyse Kosta Rika'daki çiftlik evime gidiyorum sakinleşmek için. Doğayla iç içe yaşam tüm sinirimi alıyor.
Çıplak ayakla sadece o bölgede yetişen böcekleri ezip çatara çutara sesler çıkartmak elektriğimi atmama yardımcı oluyor.
Bahçemde kivi ve ananas yetiştiriyorum, ayrıca bahçeye diktiğim 4 metrelik direkte amatör olarak banci campinkle uğraşmaya başladım.
İçkiyle pek aram yok. Sadece özel günlerde 1 kasa bira ya da 2 büyük rakı içerim. Başka türlü ağzıma içki sürmem.


*Godsy:Baban reisi cumhur olsaydı sen gazetelere hangi olayla çıkmak isterdin?
Cornelyus: Varsayımlar üzerine konuşmak ne kadar doğru bilmiyorum ama çok büyük olasılıkla gazete manşetlerinden inmezdim.
Hatta bazı gazeteler benim haberlerim için ek gazete çıkartırdı. Özellikle de yardımseverliğimle haber olurdum.
Golf ve eskrimdeki başarılarımla spor, borsa ve piyasa analizlerimle ekonomi, cinayetten kurtardığım insanlarla ilgili de 3.sayfada
mutlaka hergün 1-2 haberim yer alırdı. Uzakdoğu ve akdeniz mutfağından seçkin yemek tariflerimi içeren bir ek haftada bir
gazeteniz ile ücretsiz verilirken, iddaa ekinde tahminlerimi yazmaktan geri durmaz, sizler için özel olarak her salı 3 farklı seviyede sudoku
hazırlardım. Bu yüzden belki de babamın reisi cumhur olmaması en hayırlısı oldu diyorum kendime. Bu tempoya yürek dayanmaz.
(Benim değil okuyucuların yüreği)

*Godsy:Blogunda kendine has bi tarzın var.Bir ay tek kelime yazmayıp sonra da destan yazıyorsun.Gerçekte de böyle bi yapın mı var?Bir ayda kazandığın maaşı,bir günde yer misin?
Cornelyus: Kazandığım maaşı çabuk yiyebilirim çünkü cebimde olduğu müddetçe paraya önem vermem. Fakat kelimeler öyle mi? Kelimeler her zaman varlar
ama onlar "beynimizin kiri" değiller ve onlar savurganlığı haketmiyorlar pehlivan... Böyle böyle derken sana çok uzun traşlar atabilirim ama alakası yok.
Gayet de üşeniyorum. 50.Sanat yılını kutlayanlarda bir yılgınlık oluyor hani. Bilirsin o duyguyu. Benimkisi de biraz öyle artık.
Eskiden sürekli blog yazıyordum. Sürekli. Yemek yerken, uyurken, duştayken sürekli aklımdan blog yazıyordum. Fakat daha sonra fark ettim ki blog
beni ele geçiriyor. Sosyal hayattan kopmama neden oluyor. Bıraktım. Yoksa inanılmaz sosyal biriyim ama feysbukta az arkadaşım var ona aldanma sakın.

*Godsy:Deli komik bi adamsın,blogda komik olmak kolay ama gerçekte de komiksin sen.Niye la,ciddi olsan biraz olmuyo mu yani?
Cornelyus: Babamın bir sözü var bu konuda ki bunu bir yazıda Serdar Ortaç söylemiş gibi yazmıştım bir blog yazısında:
"Samimiyetin sembolü ciddiyetin suistimali değildir.". Daimi makara yapıyor olmam önemli konularda fikir sahibi olmadığım
anlamına gelmez. Mamafih fikir sahibi olmak ve bu fikre bilgi, araştırma ve gözlemler temelinde sahip olmak takdir edersin ki
farklı naneler. Ayrıca babamın bir sözü daha var aklıma gelmişken söyliyeyim onu da. Yemekte heyecanlı biçimde kendisine bişey
anlatanlara söylüyor ve mavi ekran vermelerine sebeb oluyor: "Hem ye hem konuş".

*Godsy:Şimdi biz kendi bloglarımızda kendimizle dalga geçiyoruz ya bunları okuyan ibişten doğma aptiden olma bazı insanlar da oluyor bazen.Onlar dalga geçmeye kalktığında senin de lan şunu itin şeyine... diye kurduğun cümleler oluyor mu?
Cornelyus: İnsanın kendisiyle dalga geçmesi yürek ister, bilek ister. Öncelikle bunu yapabilenleri selamlıyorum bu platformdan. Diğer yandan
bu nüanslara uyanamayan bir takım antenler hakkındaki görüşlerimi sormuşsun. Bunlar 3-5 kendini bilmez çapulcudur ay dost. Her meslekte çürük
çarık insanlar olduğu gibi blogger'lıkta, blog okuyucularında da patates tayfa mevcut fakat o kadar da büyütmeye gerek yok. Temelde sağlam bir
kitle yetişiyor ve eminim ki sağlam kafalı vücutlar içerisinde bulunduğumuz bu kötü dönemden bizi kurtaracak.

*Godsy:Lisedeyken bizim bi hoca vardı şeklinde başlayan bi cümle kurdun mu hiç?
Cornelyus: "İyi güzel de lisedeyen bizim bir değil bir çok hocamız vardı" gibi bir ibişlik yapmam için çeldirici bir soru sormuşsun ama
ben bu oltalara gelmem kirve. Asla öyle cümleler kurmadım. "Ben askerdeyken..." de demedim. Hatta inanmazsın ama "Vurdum tekmeyi
kapısına girdim içeri, dedim ki patron efendi! ay sonunda maaşıma zam yapılacak! O KADAR! Sustu kaldı peki tamam dedi" da demedim. Yalnız üç beş kere çeşitli kıraathanelerde
otururken ortamın büyüsüne de kapılıp "Elimizden tutan olmadı ki a.q. doktor olurduk mühendis olurduk" demişliğim var.
(Her ne kadar kıraathanede de otursam bilim uğruna kor alevler içinde yanan gönlüme gem vuramıyorum, orada ki "A.Q." aqua'nın
kısaltması yani sıvı anlamında, sakın aklına başka bir şey gelmesin.)

*Godsy:Kendinde en sevmediğin özellik nedir hafız?Yani gördüğüm en sadık adamsın,efendisin,sulu yemek yapabildiğine bile eminim ama bizi kendinden iğrendirecek bi yanın varsa şimdi söyle?
Cornelyus: Şu soru senin kariyerine insan kaynakları müdürü olarak devam etmen gerektiğini gösteriyor. İş görüşmesi sorusu bu.
Kendimde en sevmediğim özelliğim cemiyet hayatındaki insanların aksine benim fazla saf ve iyi niyetli olmam. Fiziksel olarak da
sadece topuklarımı beğenmiyordum, onlara da 3 yıl önce başarılı bir operasyonla silikon taktırınca artık herşey daha güzel oldu benim için.
Dünya yumuşacık artık.

*Godsy:Sen de galpgöğzü yerine tutti fruttiyle yetişen o şanslı çocuklardansın o günleri hatırlayınca meme işte keşke yatıp uyusaydım dediğin oluyor mu?
Cornelyus: Babamın sanayi casusu olması nedeniyle çocukluğum Avrupa'nın farklı ülkelerinde geçti. Fakat en nihayetinde örflere adetlere
bağlı oluyor bizim insanımız. Biz de öyleydik. Mahalledeki 13-15 yaşlarındaki tüm çocuklar tuttu frutticilik oynarken biz
dansa davet oynardık Türkler olarak. Dışardan gören de der ki "Vals herhalde Avusturya'lıların değil Türk'lerin bulduğu bir dans".
Elin oğlu "Çin çin çin çin tuttu furutti" diye tempo tutar karşısında Klodya'sı Tifani'si dans ederken biz dizilir birbirimize "Ben Hacer'e gidecem, sen?" derdik.
"İmanı bol olan kazansın" temelindeki Kalp Gözü, 5. Boyut gibi dizilerinse sıkı bir takipçisiydim o zamanlar.
*Godsy:Birgün birisiyle röpöğtaj yapacak olsan ona soracağın ilk soru ne olurdu? Bu da sana son sorum olsun.
Cornelyus: En kolay soruyu en sonda sormuşsun. Cizel Bündşen ya da Miranda Kerr ayrımı yapmaksızın tüm insanlığa ilk sorum:
"Bir oturuşta kaç lahmacun yersin?"

4 kişi karşıladı;:

siminya 14 Temmuz, 2010 18:24  

özet geçin oğlum ya izleyiciler kaçtı! koşun arkalarından yetişin, biz ettik siz etmeyin diyin bari :şfşfşfş

bi dost 14 Temmuz, 2010 19:17  

hep duyardım çokomik adamdır kornelyus diye de, uzun yazılarından tırstığımdan okumazdım. ne salaklık dimi ha?

baştan aşağı güzel zaten röpörtöj de en çok sinirlendiğinde yaptığı şeylere güldüm ben.

yüreyine sağlık godsi ^^

etipuf 15 Temmuz, 2010 11:52  

ayşe arman'a verilecek dersler adlı kitabın kapak yazısı olacak cinsten ...cornelius zaten abartıp ciddi cümlelerine dahi güldüğüm adam- ciddi cümlesi var mıydı ki?

Godsyndrome 19 Temmuz, 2010 01:42  

etipuf:bende o konuyu araştırıcam :)

Powered By Blogger

  © Blogger templates 'Neuronic' by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP